Ana içeriğe atla

Barolar tartışması ve tecrübeli hukukçu Ali Aydın 08.07.2020

6 Temmuz günü yaptığı olağan basın toplantısında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, barolar tartışmasına ilişkin önceliği hükümete verse de, karşıt pozisyonda olanlara da eleştiri sunarak özetle şu hususlara vurgu yapmıştı:

 

“…Barolarla veya başka bir alanla ilgili yapılacak her türlü düzenleme öncelikle katılımcı olmalı. İlgili bütün paydaşların fikirlerinden faydalanılması gerekiyor. İktidar söylemek istediği ne varsa sonuna kadar söyleyebilme hakkına sahip. Tüm televizyonlar emirlerinde. Ama aynı hak avukatlar için geçerli değil.

 

Peki madalyonun diğer tarafı çok mu parlak?

 

En fazla demokrasiden, çoğulculuktan ve farklı fikirlerin hakkıyla temsilinden yana olması gereken barolar ise en fazla şikayetçi olduğu çoğunlukçuluktan yana. Yani bir oy fazla alan herşeyi alsın, başka kimseye hayat, söz hakkı tanımasın.

 

En fazla FETÖ’den, bölücülükten, farklı gruplaşmalardan ve çok başlılıktan şikâyet eden hükümet ise çoklu barodan yana. İşin esası şu; iktidar adalet ve hukuk sistemini iyileştirmek, hızlandırmak, etkinleştirmek için bu düzenlemede ısrar etmiyor. Baroların sesini kısmak, iktidarı eleştiren baro yönetimlerini susturmak, iktidarın her yaptığını destekleyecek bir baro düzeni kurmak için bu düzenlemede ısrar ediyor. Ancak, yasalaştırmada ısrarcı olduğu taslağa bakılırsa, öngördüğü hedefe varamayacağı gibi hukuk sistemini kimliksel unsurlar üzerinden ayrıştırıp toplumsal barışı zedeleme riskine davetiye çıkarıyor. İktidar bu yaptığı ile hukuk sisteminin en temel ayaklarından savunmanın mezheplere, etnik kimliklere göre bölünmesi ihtimalinin farkında bile değil. Ya da daha kötüsü çok iyi farkında ve bizzat bu bölünmeyi istiyor.

 

Yani alevi baro, sünni baro ayrımını istiyor. Yani sağcı baro, solcu baro, AK Partili baro, CHPli baro kurulmasını istiyor.

 

Zaten ağır aksak yürüyen bir hukuk sistemimiz var; bu düzenlemeyle beraber hukuk sistemimiz daha da bozulacaktır.

 

Gelecek Partisi olarak, hayatın her alanında olduğu gibi, baroların da çoklu veya çoğunlukçu olmasını istemeyiz. Çünkü tek ses veya kampların seslerini, sloganlarını duymak istemiyoruz artık. Yeterince bu sloganların esiri olduk. Artık karnımız tok bu yaklaşımlara. Baroların ele geçirilen veya ele geçirilebilen birer kurum olmaktan uzaklaştırılması gerektiğine inanmaktayız. Bunun yolu bellidir.

 

Hem iktidar hem de avukatlar barolarla ilgili bu tartışmanın bitmesini istiyorlarsa, gerçekten dertleri baroların huzura kavuşması ise yapmaları gereken bellidir:

 

Barolardaki her bir avukatın temsil hakkının, özgürlüğünün, ifade hürriyetinin ve oy hakkının korunduğu sonuna kadar çoğulcu yapıyı hayata geçirmeleri yeterlidir.

 

Şu örgütün bu grubun, şu iktidarın bu ekibin, şu bölgenin bu çevrenin barosu olmak istemeyenler her bir avukatın her örgütlü yapı ve iktidar karşısında azami ifade, oy ve örgütlenme hakkını korusunlar yeterlidir.

 

Burada bir kez daha, iktidarı bu vahim yanlıştan vazgeçmeleri konusunda uyarıyor, akl-ı selimin galip gelmesini temenni ediyorum.”

 

Gayet açık ve net. Tartışmalar günlerdir devam ediyor. Siyaset, basın ekranlardan ve köşelerden daha ziyade siyasi veçheleriyle konuyu tartışıyorlar. Ama ya teknik boyutlar? Ve bu boyutlara ilişkin doğru bilgiler? Bunları nereden öğreneceğiz? Bu konularda derinlikli analiz yapanlara rastlayabilmek çok güç. Gelecek Partisi Adalet Politikaları İzleme Kurulu Başkanı, HSK eski üyesi hukukçu Ali Aydın bunlardan biri. Bugünkü telefon görüşmemizde, ekranlarda yapılan tartışmalarda verilen yanlış bilgilerden dert yandı haklı olarak. Almanya, İngiltere üzerinden yapılan “Çoklu Baro” tartışmalarının yüzeyselliği ve yanlış bilgiler üzerine oturtulmasından duyduğu sıkıntıyı dile getirdi. Ali hoca, programlarda ortaya konan bu tür bilgi yanlışlıklarına ilişkin bizzat program yöneticilerini de bilgilendirmiş. Acı olan taraf Ali Aydın gibilere ekranlara kapalı olması. Oysa Türkiye kamuoyunun bilindik ekran yüzleri dışında, bu konulara vukufiyeti olan kişileri dinlemeye, onları tanımaya ihtiyacı var. Hatta Ali bey bu konuda öylesine iddialı ki, iktidarın da -farklı gözlemler ve teknik bilgilere dayalı olarak- sunulacak teknik bilgilerden dersler çıkaracağı inancında.

 

Ben bu köşeden üzerime düşeni yapmış olayım. Ali Aydın gibi hocaların partisine, kimliğine bakmadan cesaretle ekranlara çıkartılıp kendilerine söz hakkı tanınması şart.

 

Ali beyin konuyla ilgili hazırladığı ve şahsımıza da ilettiği özet rapordan, birkaç soruyu buraya ekleyip medya ve iktidar başta olmak üzere, kamuoyunun dikkatine sunmuş olalım. Bu sorulara, Ali beyin yıllara dayalı tecrübelerle harmanlanmış cevapları var. Başta yetkililer olmak üzere geniş kitlelere de bunları duyurma amacı. Sadece bu örnek bile tartışmaların daha geniş katılımlarla, ortak akla dayalı istişarelerle ve tedrici bir zaman dilimine yayılarak tartışılmasının önemini ortaya koymakta:  

 

Çoklu baro sisteminin ortaya çıkaracağı sakıncalar ve sorular;

 

  • Baroların temsilinde hangi baroya öncelik verilecektir?
  • Barolar arasındaki koordinasyon ve işbirliği nasıl sağlanacaktır?
  • Barolar arasında çıkması muhtemel sorunlar hangi mekanizmalar tarafından nasıl çözülecektir?
  • Mesleğe kabul, staj, ruhsat düzenleme, disiplin, meslek içi eğitimler ve diğer kamusal görevlerde barolar arasında uygulama birliği nasıl sağlanacaktır?
  • Kurullarında avukat bulundurulması gereken kurumlarda bu temsil görevini hangi baronun avukatları yetkilendirilecektir?
  • Avukatlık meslek düzeni çoklu baro sisteminde nasıl sağlanacaktır?
  • Adli yardım, CMK ödemeleri ve baro pulu gelirleri barolar arasında hangi ölçütlere göre dağıtılacak ve takipleri yapılacaktır? Her baro kendi pulunu mu bastıracaktır?
  • CMK hizmetleri başta olmak üzere diğer kamusal hizmetler için mahkemeler hangi barodan avukat talep edecek, bu hususta ortaya çıkabilecek ayrımcılık sorunları nasıl giderilecektir?
  • İdeolojik, dini ve etnik kökene dayalı kurulan barolara karşı hangi tedbirler alınmıştır?
  • Haksız rekabete neden olacak barolara karşı hangi önlemler alınmıştır?
  • Hükümete ve yargı üst yönetimlerine veya sermaye kesimlerine ya da belli sosyal kesimlere yakınlık algısı oluşturulmasına karşı önlemler alınmış mıdır? Sayılan kesimlere uzak kalan baro mensuplarının haklı kaygılarını giderecek tedbirler nedir?
  • “Adliyelerde barolara ihtiyacı kadar yer tahsis edilir” hükmü gereğince barolara tahsis edilen alanlar hangi ölçülere göre belirlenecek ve tahsisler nasıl yapılacaktır?

 

Çoklu baro sistemi, mevcut yargılama sistematiğinde son derece zayıflatılmış ve etkisi azaltılmış savunmayı tamamen yok etmeye ve sistem dışına çıkarmaya yönelik bir siyasi çalışmadır. Çok ciddi sorunlar doğuracağı muhakkak olan bu yanlıştan hemen dönülmeli ve avukatlık mesleğinin gerçek sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Avukatlık mesleği süratle itibarsızlaştırılıp, etkinliği ve faaliyet alanları kısıtlanırken toplum ve avukatlar nezdinde ihtilaflı ve sorunlu gündemler oluşturmak asıl sorunların üstünü örtme gayretinden öteye gitmeyecek aksine çok daha büyük başka sorunlar ortaya çıkaracaktır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEHMET ŞİMŞEK İLE HASBİHAL

  Sayın Şimşek sözlerimiz size, tekil olarak şahsınıza. Geleceğinizi duyduğumuzda tüm ümit kırıklıklarımıza, tüm birikmiş öfkelerimize rağmen nasıl da umutlanmıştık. İşinin ehli, rasyonel politikalara yol verecek, gelirken kimbilir ne pazarlıklar etmiş, birilerine rağmen göğsünü entrikalara siper etmiş, mevcut sistemin tüm olumsuzluklarının sürdüğünü bildiğimiz halde, doğru bildiklerinden asla taviz vermeyecek idolümüz olmaya adaydınız! Yalnızca biraz zamana ihtiyacınız vardı ki ondan da bizde bolca vardı. Son yedi yılı yara berelerle atlatmış gaziler olarak, ümitlerimizin kırıntılarını tane tane toplayıp soframıza koyacağınızı dört gözle beklemekteydik! Bizi seraptan uyandıran şey Meclis konuşmanız oldu. Tüm “acabalar”a rağmen artırmaya çalıştığımız umutların bir kez daha törpülenmesine sebebiyet verdi. Onca yaşadığımız kabustan sonra zihinlerde “Rasyonel politikalar gütmeye çalışan bir teknokrat” olarak kalmanız iyi olurdu. Selefleriniz kötü yönetime beceriksiz siyasetlerini ...

Aliya! - Acilen anlaşılmayı bekleyen tecrübe ve bilgelik 19.10.2020

Onun, yarım asırdan fazlası bir yana, özellikle otuz yıl önce yaşadığı tecrübelerin ona kattıklarından damıtılmış sözleri, uyarıları, teklifleri hala anlaşılmayı bekliyor. Hangi siyasal süreci yaşarsanız yaşayın, bir evresinde karşınıza o çıkıp size çağdaş dünyada nasıl, hangi ölçütlerle düşünmeniz ve davranmanız gerektiğini hatırlatıyor. Savaş ya da barış şartları farketmiyor. Coğrafyalar anlamsızlaşıyor. İyi ve güzel olan herşeyin adını İslam koyuşu mesajını da evrenselleştiriyor. İki kaynağa dayanıyor: Biri vahiy ve kültürü, diğer insanlık tecrübesi. Tümünü tevhid akidesinin çağdaş yorumlarında mezcederek Müslümanlara ve insanlığa sunuyor. Ontoloji, epistemoloji, ahlak, siyaset, hukuk, felsefe; tümü birden onun yaşam alanından süzülerek gelen erdemlerin işe yarar, dişe dokunur şekilde harmanlandığı bir gerçeklik alanı olarak neşvünema buluyor. Boşa konuşmadığını, “felsefe” yapmadığını, “reel siyaset”in nefsine hoş gelene taviz vermediğini hayatı ispat ediyor. Yaşamadığını önermediği...

Gelin bu bataklıktan ortak akıl ve elbirliğiyle çıkalım! 11.12.2020

Halk Radyo’da Gelecek Partili avukat Hasan Seymen ile Türkiye’de her kesimden ve her alandan OHAL KHK mağdurunun yakından tanıdığı KHK’lı hukukçu Levent Mazılıgüney’in programını takip edebildiniz mi bilmiyorum. Değilse mutlaka izlemelisiniz.   (https://www.youtube.com/watch?v=oL__kWsdi_Y&feature=youtu.be&ab_channel=HalkRadyo)   Programda Türkiye’nin son yıllarda içine girdiği yargı ve hukuk girdabının MR’ı çekilirken, aslında reform denilen şeyin de bugüne dek çiğnenegelen normların, yasaların uygulanmasının gerekliliğinden daha fazla bir şey olmadığı anlatılmaya çalışıldı.   Mazılıgüney, üzerinden dört buçuk yıl geçmesine rağmen halen devam eden operasyonlardan duyduğu endişeleri belirterek başladı analizlerine. Haksız değildi, içlerinde beraat eden ve soruşturmaları halen devam eden insanların da bulunduğu bu operasyonlara duyulan ihtiyaç gerçekten de devletin hala kendisi için yeterli güven ortamını sağlayamayışından mı kaynaklanmaktaydı yoksa toplumu yönetmed...