Ana içeriğe atla

Yeni adli yıla girerken 01.09.2020




Gelecek Partisi Adalet Politikaları İzleme Kurulu, adli yeni yıla girerken, ülkenin hukuk ve yargı alanındaki karnesini değerlendirdiği, kamuoyunun beklentilerine dönük olarak da yapılması gerekenleri sıraladığı bir ‘Adalet Bildirisi’ yayınladı.

 

https://gelecekpartisi.net/haberler/yeni-adli-yil-baslarken-kamuoyundaki-hukuk-ve-adalet-beklentilerine-yonelik-gorus-ve-onerilerimiz/

 

Bildiri, bugün yaşadığımız hukuk, insan hakları, adalet ve yargı sorunlarını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne bağlayarak sert bir girizgahla başlıyor:

 

“Ülkemizde ise, zaten oldukça örselenmiş, yıpratılmış olan Yargı Bağımsızlığı ve Hakim Dokunulmazlığı/ Teminatı, 2017 Referandumu ile adeta yok edilmiştir. Bu düzenlemeden aldığı yetkilerle Sayın Cumhurbaşkanı, başta Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin ve tüm yargı kurumlarının bağımsızlığını, denge ve denetleme kabiliyetlerini yok etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan kuvvetler ayrılığı ilkesini yok saymış, yasama ve yargı erkini yürütmenin tahakkümü altına almış bulunuyor. Erdoğan, yargıyı (tabii ki yasamayı da) kendisine bağlı birer genel müdürlük olarak tahayyül etmektedir. Hoşuna gitmeyen kararları açıkça eleştirmekte, kararı veren hakimleri bir buyrukla görevlerinden aldırmakta,  yargı camiası topyekün itibarsızlaştırılmakta, hukuk ve adaleti toplum hayatında değersizleştirmektedir. Bu tavır aranan kalite ve nitelikten yoksun, yargı bağımsızlığına gereğince özümseyememiş yargı kurum ve makamlarına da keyfiliğin kapısın açmaktadır. Hakimlerin çok büyük bir bölümü gözlerini ve kulaklarını hukuktan ziyade külliyeye açmış bulunuyor. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının bağlayıcılığı kalmamış bulunuyor. Serbest meslek mensubu avukatlar dahi hükümetten aldıkları buyruk ve talimatlara göre davranmak zorunda bırakılmıştır.”

 

15 Temmuz sonrası OHAL ve terörle mücadele politikalarının da toplumsal barışı zedelemesi ve mağdurlar ordusu yaratmaya matuf yönüyle eleştirildiği bildirinin ilgili bölümü şöyle:

 

“…Terör Örgütünün üst düzey yöneticileri, darbenin elebaşları ve organizatörlerine karşı etkin soruşturma yapılamamıştır. Çoğunlukla örgütün gerçek amaç ve niyetinden habersiz olarak sosyal sorumluluk, ticari ve mesleki amaçlar ile dini saiklerle hareket eden vatandaşlara yönelik, haksız ve yersiz soruşturma, yargılama, uzun tutukluluk, KHK ve OHAL uygulamaları ve bunlara karşı getirilen kanun yollarındaki yetersizlikler ve aksaklıklılar çok ciddi toplumsal sorunlara neden olmuştur. Terör ve güvenlik bahane edilerek hukukun genel ilkeleri dışına çıkan işlemler yapılmış, yargıda uzun yıllar içinde oluşmuş teamül ve gelenekler yıkılmış, hiyerarşik yapı ve hukuki istikrar kaybolmuş ve yapılan pek çok yanlış uygulama nedeniyle vatandaşların ve yargı mensuplarının dahi yargıya güveni kalmamıştır…”

 

Bildiri’nin dikkat çeken bölümlerinden biri Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığı sorgulandığı pasajlardı:

 

“Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla yargısal işlemleri ve yasama organının yaptığı düzenlemeleri etkili bir şekilde denetleyebilmesi ve varsa Anayasa’ya aykırı uygulama ve düzenlemeleri iptal edebilmesi ancak gerçek anlamda bir bağımsızlık zırhına sahip olmasıyla mümkündür. 15 üyeden 12 tanesinin doğrudan, 3 tanesinin de yine dolaylı olarak TBMM’ndeki çoğunluk gücü nedeniyle dolaylı olmak üzere üyelerin tamamının Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor olması Mahkemenin bağımsızlığı hususunda derin kaygılara neden olmuştur. Cumhurbaşkanının beğenmediği mahkeme kararlarına karşı göstermiş olduğu sert ve olumsuz aleni tavır bu kaygıları artırmış, mahkemeye olan güveni ise azaltmıştır. Yerel mahkemeler dahi AYM kararlarını uygulamaktan imtina etmişlerdir. Süreç içinde, az sayıda istisnalar hariç kararlarına bakıldığında, yüksek mahkemenin Cumhurbaşkanına ters düşmeyecek şekilde davrandığı, emekli olanların yerlerine atanan yeni üyelerin sayısı arttıkça da CB ile daha uyumlu bir tavır geliştirdiği gözlenmektedir. AYM’nin kendi dirayetine de bağlı olmakla birlikte yüksek mahkemeye yönelik bu algının acilen giderilmesi gerekmektedir.”

 

Yeni adli yıla girerken yapılması gerekenler

 

Bildirinin bu bölümünde HSK’ya yönelik yapısal değişiklik önerileri ve Yargının sorunlarına ilişkin çözümlere yer verilmiştir:

 

“FETÖ/PDY terör örgütüyle etkin mücadele edebilmek amacıyla 16 Nisan 2017’de yapılan Anayasa değişikliği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun bağımsız bir üst kurul olma özelliğini ortadan kaldırmıştır. HSK’nın az ve öz yetkili bir kurul olarak düzenlenmesi ve kaybettiği bağımsızlığını yeniden temin edecek, demokratik meşruiyetini sağlayacak bir seçim ve katılım sistemi ortaya konulmalıdır. Hakimlik teminatı ve yargılamada silahların eşitliği ilkeleri gereğince Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu ayrı ayrı örgütlenmelidir. Savcılar Kurulu’nun Adalet Bakanlığına bağlı bir daire olarak bakanlık bünyesinde örgütlenmesi yerinde bir yaklaşım olacaktır…”

 

Buna ek olarak bildiride HSK’nın aşırı yüklerinden kurtulması, asli vazifelerine yoğunlaşması ve etkinliğinin artması için, kendi uhdesinde “aşırı güç temerküzü” sağlanmış olan HSK’nın 6087 sayılı kanunun gözden geçirilerek bir kısım yetkileri yerel mahkemelere (mahkeme başkanlıkları ve BAM başkanlıkları), bir kısım yetkilerinin yüksek mahkemelere ve Adalet Bakanlığına devredilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.

 

Mahkemelerin iş yükünü azaltmada üretilen projelerin “İnsan/vatandaş odaklı” değil “Hakim odaklı” olduğunun altı çizilen bildiride, aynı mantıkla “arabuluculuk” ve “uzlaştırmacılık” kurumları da eleştiri konusu edilmiştir. Çözüm önerisi olarak da devasa sorunların çözümü için de devasa (radikal/devrimci/inkılapçı) yaklaşım ve projelerin benimsenmesi, yargının bütün paydaşlarının (hakim, savcı, avukat, kolluk, personel, yüksek yargı, yargı STK’ları ve bilim adamları) ile siyaset kurumunun birlikte ve etkin katılımlarıyla oluşturulacak kısa, orta ve uzun vadeli program ve planlamalar yapılmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur.

 

Bildirinin ilerleyen bölümünde yargıda kalite, hız ve etkinlik için nitelikli hukukçu eğitimine önem verilmesi, ihtiyacın çok üzerine çıkmış ve ticari mantıkla açılmış hukuk fakültelerinin kapatılması; hakimlik ve avukatlık mesleklerine girişlerin sınavla olup, ehliyet ve liyakat dışında hiçbir kriter aranmaması, meslek içi eğitimler ve mesleki disiplinin sıkı bir şekilde uygulanıp, etkili denetimlerin yapılması; atama ve terfilerin hakimlere baskı aracı olarak olmaktan çıkarılıp, üstün başarı gösterenlerin gayretlerinin mükâfatlandırılması gibi öneriler de yer almıştır.

 

Haksız, yersiz gözaltı ve tutuklama kararlarına karşı Sulh Ceza Hakimliği’nin etkin denetiminin sağlanması, yargılama süreçlerindeki hukuka aykırı tüm anlayış ve yaklaşım yanlışlıklarının giderilmesi; tutuklu yargılanmasında zorunluluk bulunmayan hamile, küçük çocuklu kadınlar ile hasta ve ileri derecede yaşlı olanların tutuksuz yargılanmaları için gerekli tedbirler alınıp infaz kanununda yapılan ayrımcılıkların ortadan kaldırılması da yeni dönemde kamuoyunun beklentileri olarak dillendirilmiştir.

 

Gelecek Partisi’nin bildirisi, “Adaletin etkili ve hızlı bir şekilde tecelli ettiği, suçluların hak ettikleri cezalara çarptırılırken masumların mutlaka korunduğu bir ülke olabilmek” temennisiyle sona ermekte.

 

Sağlıklı bir yargı sistemi için yapısal reformların aciliyet kesbettiği bir dönemden geçiyoruz. Yeni dönem inşallah, toplumsal barışın tesisi için de beklentilerin karşılandığı bir yıl olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gelecek Partisi’nin tarihi ekonomi toplantısı 17.06.2020

Gelecek Partisi ekonomi kurmaylarının Genel Başkan Ahmet Davutoğlu eşliğinde Sheraton Otel’de 15 Haziran tarihinde düzenledikleri basın toplantısı ("Ekonomide GelecekModeli") tarihi önemi haiz idi.   Davutoğlu’nun giriş konuşması, her ne kadar korona sonrası dünya öngörüleri, kriz dönemleri karşılaştırmaları içerse de öncelikli olarak bir bütüncül zihniyet dönüşümü teklifi içermekteydi. Zihniyet dönüşümü, bunu sağlayacak siyasi ilkeler, buna dayalı yapısal reformlar, bunları gerçekleştirecek liyakatli kadrolar ve yeniden kurulması elzem sistemin hem bugünün arızalarını tamir edici, hem de gelecek inşa edici yönünün birlikte yürütülmesi.   Zihniyet-ekonomi-kurumsallaşma-kurallılık-hukuk devleti-güvenlik hepsi içiçe ve metazorik olarak birbirine bağlı. Biri olmadan diğerine el atamadığınız, atsanız da aksamasına engel olamayacağınız, neyi niçin yaptığınızı önceden resmetmeniz, planlamanız gereken bir yürüyüş. “Ben yaptım oldu” kolaycılığı, fevriliği, sözde “hızı”na alternatif b...