Ana içeriğe atla

Gelecek Partisi’nden Korona ekonomisine ilişkin uyarılar 02.05.2020

Gelecek Partisi ekonomi kurmayları parti kurulduğundan bu yana, gerek iktidarın ekonomi politikalarına ilişkin sundukları eleştiriler, gerekse somut çözüm önerileri itibariyle önemli analizlerde bulundular.

 

Kendilerini hem gayet faal biçimde kullandıkları kendi twitter hesaplarından, hem de Gelecek Partisi’nin hesaplarından takip edebileceğiniz İbrahim Turhan, Kerim Rota, Serkan Özcan, Mustafa Mente gibi konularında uzman şahsiyetlerin başını çektiği ekibin sosyal medya dışında seslerini duyuramamaları ülke açısından büyük bir handikap.

 

Korona salgınının başından bu yana salgının ciddiyetini tüm yönleriyle kavratmaya matuf analizlerle birlikte, bilahare AB nezdinde de gündemleşen “Korona Tahvili” önerisi başta olmak üzere hükümete çok önemli tekliflerde bulundular.

 

Hükümetin açıklama yapmakta ketum davrandığı tarihlerde başlayan öneriler dizisinin bir kısmı ayak sürüyerek ve belli bir bütünlüklü plan dahilinde olmamakla birlikte kısmi olarak hayata da geçirildi.

 

Genel Başkan Ahmet Davutoğlu partinin sosyal medya ağları üzerinden her hafta başı yaptığı toplantılarının sonuncusunda da hem bu görüşleri geniş bir şekilde özetledi; hem hükümetin hangi konularda halen bir kafa karışıklığı içinde olduğuna değindi; hem de hükümete kısa, orta ve uzun vadeli bir program stratejisi önerdi. Dikkatlerden kaçmaması ve bir kez daha kayıt altına alınması açısından konuşmaya bu köşede geniş bir şekilde yer vermekte fayda var.

 

KORONA TAHVİLİ  

 

“Bakın biz ne dedik, ne yapıldı?

 

Bu krizin ekonomik etkilerini kontrol altına almak için parasal ve mali genişleme politikası uygulayın, ancak bunu yüzde yüz kamuya ait bir finansman  şirketi eliyle korona tahvilleri üzerinden şeffaf bir şekilde yapın dedik. Nitekim bizden bir ay sonra geçtiğimiz günlerde başta FED olmak üzere bir çok kuruluş bu kriz döneminde  finansman şirketlerinin kullanılması ve bu şirketlerle yapılan tüm işlemlerin açık, şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılması konularında açıklamalar yaptı. Daha da çarpıcı olanı, İtalya Başbakanı Conte AB’den geçtiğimiz hafta içinde belirli zaman ve konular için Gelecek Parti olarak bizim de önerdiğimiz “Korona Tahvili” talep etti. Krizden en çok etkilenen İtalya’nın, € gibi itibarlı bir para cinsinden ihraç edilecek bu tahviller için dahi, “zaman ve konu sınırı” talebi dikkat çekicidir.

 

Bütün dünyada bizim önerilerimiz yönünde adımlar atılırken hükümet 100 milyar lira olarak açıkladığı, daha sonra 200 milyara yükselttiği paketin hangi yöntemlerle kullanacağını ortaya koymadan ve şeffaflıktan uzak bir yaklaşım benimsedi. Bugün bu kaynağın hangi yöntem ve önceliklerle dağıtılacağı bu fonu kullanması beklenen taraflarca da meçhuldür. Tam bir kafa karışıklığı söz konusudur.

 

Biz bu paketin öncelikle krizden en çok etkilenen işsizlere, kayıtlı ve kayıtsız işçilere, esnafa, çiftçilere sosyal destek, kira ödemeleri, doğalgaz ve su faturaları ile ilgili hibe şeklinde dağıtılması gerektiğini söyledik.

 

HİBE YARDIMI VE DOĞRUDAN DESTEKTEN KAÇINAN, KREDİ ÖTELEMELERİYLE SORUNLARI ERTELEYEN HÜKÜMET

 

Onlar hibe yardımlarından ve doğrudan desteklerden kaçınarak kredi ötelemelerine yönelip problemin birkaç ay ötesine daha da birikmiş bir şekilde ertelenmesi yolunu tercih ettiler.    

 

Bu konuda da dünyadaki genel uygulamalar da bizim yaklaşımımızı teyit ederken, hükümet daha sonra 200 milyar TL’na çıkartılan kaynağın sadece 20 milyar TL’nı doğrudan halka hibe şeklinde vermektedir.          

 

Bu noktada çarpıcı bazı karşılaştırmalar yapmak istiyorum.

 

- Mali genişleme temelde 3 farklı biçimde yapılabiliyor. Bunlar;

 

1)Doğrudan Mali Destekler, yani Bütçeye anında etki eden direk harcamalar.

2)Erteleme Destekleri, yani Vergi ve sosyal güvenlik ödemelerinin ötelenmesi

3)Kredi, Garanti ve Likidite Destekleri

 

- ABD ve AB ülkelerinde devletin korona krizi nedeniyle yaptığı 1. grup "doğrudan mali desteklerin" milli gelire oranı ortalama %2,5 düzeyinde. Aynı ülkelerde 2. grup "erteleme desteklerinin" milli gelire oranı ise %5,9. Kredi/garanti/likidite biçiminde sağlanan 3.grup destekler için ise aynı oran %10,4 düzeyinde.

 

Peki bizim 200 milyar TL'lik kalkan paketimizde durum nasıl? Neler var bu 200 milyar TL'de?

 

-KGF destekli İşe Devam Kredisi, 107 milyar TL

-Esnaf Destek Kredileri (Paraf dahil), 17 milyar TL

-Vatandaş için Temel İhtiyaç Kredileri, 22 milyar TL

 

- Sözün özü; Ekonomiye kalkan olacak 200 milyar TL'lik desteğin yaklaşık %75'i "KREDİ". Peki ya kalan %25 veya 50 milyar TL? Şeffaf bir biçimde ve bütünlükçü bir yaklaşımla ele alınmadığı için tam bilemiyoruz bu sorunun cevabını. Ancak basına yansıyan açıklamalara baktığımız zaman;

 

-Emekli maaş minimum tutarının 1500 TL’ye çıkarılması,

-Sağlık çalışanlarına performans ödemesinin tavandan yapılması,

-İhtiyaç sahibi ailelere sosyal yardımlar,

-İşverenlere asgari ücret desteğinin devamı,

 

için bütçeden yapılan harcamaların 15 milyar TL civarında olduğu görülüyor.

 

  • Bunlar dışında bütçeye doğrudan etkisi olmayan, çalışanlardan ve işverenlerden yıllarca yapılan kesintilerle oluşturulan İşsizlik Fonundan karşılanacak bazı ödemeler de var. Hükümet tarafından yapılan açıklamalardan Kısa Çalışma Ödeneğine 3 milyon çalışanın başvurduğunu biliyoruz. Bunlardan kaçının ödeneğe hak kazandığı ise belirsiz. Kısa Çalışma Ödeneği tüm çalışanlar için en düşük değerden yapılsa bile, aylık maliyet 5,2 milyar TL düzeyinde gerçekleşecek. Torba kanun teklifi ile getirilen günlük 39 TL'lik ücretsiz izin ödemeleri için ise şu anda başvurular alınıyor.

 

  • Bütün bu bilgiler ışığında 200 milyar TL gibi ciddi bir büyüklüğe sahipmiş gibi görünen istikrar kalkanı paketinin "yalnızca 20 milyar TL'lik" kısmının doğrudan mali destek olduğunu görüyoruz. ABD ve AB ülkelerinde milli gelirin %2,5'i düzeyinde olan doğrudan destekler ülkemizde milli gelirin yalnızca %0,4'ü!

 

  • Krizin ilk gününden bu yana yaşanmakta olan süreci doğru okumanın önemini anlatmaya çalışıyoruz. Uzun vadeli istikrara zarar vermeden, “hedefe yönelmiş”, “şeffaf ve hesap verebilir” bir çerçeveye bağlı kalarak, “olağanüstü ve geçici” tepkiler verilmeli diyoruz.

 

HÜKÜMET KREDİLERLE SORUNU AŞABİLECEĞİNDE ISRARCI; OYSA, DAHA FAZLA FAİZ VE DAHA BORÇLU HANE HALKI DEMEKTİR

 

  • Ama görünen, Hükümet tüm dünyanın aksine daha fazla kredi ile sorunu aşabileceğine inanmakta ısrar ediyor!!
  • Daha fazla kredi daha fazla faiz ve daha borçlu hanehalkı anlamına geliyor. Faize savaş açtığını söyleyenlerin bu kriz döneminde bile halka faiz yükü bindirmeye çalışmaları hazindir.
  • Şu anda fark edilmeyen bu yük bu kredi ödemelerinin günü geldiğinde devasa bir problem olarak halkın önüne gelecektir.

 

GELECEK PARTİSİ’NİN ÇAĞRISI

 

  • Çağrımız açıktır: Bu parasal ve mali genişlemede öncelik fakir halk kesimlerine doğrudan destekler olmalıdır. ABD ve AB’de uygulanan milli gelirin %2.5 nun ülkemiz için karşılığı takriben 20 milyar dolar yani 140 milyar TL dır. Şu anda planlanan doğrudan desteklerin 20 Milyar TL olduğu göz önüne alınırsa aradaki fark ortaya çıkar.
  • Bu örnekler dahi hükümetin yaklaşımı ile bizim yaklaşımımız arasındaki farkı ortaya koymaktadır.

 

DESTEKLENMESİ GEREKEN GENİŞ HALK KESİMLERİDİR

 

  • Şu anda desteklenmesi gerekenler geniş halk kesimleridir; bu fon şeffaf olmayan kaynak aktarımlarına kullanılmamalıdır.

 

  • Bu acil müdahale döneminde yapılan hatalar kısa, orta ve uzun vadede büyük bedeller olarak önümüze gelecektir.

 

  • Bugün hükümete bir çağrıda daha bulunmak istiyorum:

 

…Krizin ümit ettiğimiz gibi önce yavaşlaması sonra da Ramazan sonu gibi durması öngörülüyorsa dört aşamalı bir plan hazırlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır

 

  1. Acil müdahale dönemi: Mayıs ayında
  2. Yaz aylarını -Haziran/Ekim aralığını- kapsayan bir kısa dönem,
  3. 2020 Ekiminden 2021 Ekimine bir yılı kapsayan bir orta vade
  4. Daha sonrası ile ilgili bir uzun vade planlaması yapılmalıdır.

 

  • Mayıs ayı içinde

 

  1. Şu ana kadar yapılan uygulamalar geniş halk kesimlerini gözetecek şekilde gözden geçirilmeli,

 

  1.  Şeffaf bir yönetim anlayışına geçilmeli,

 

  1. Bütün bakanlıklar ve kurumlar aynı mantık içinde bütüncül eylem planları hazırlamalı

 

  1. Sağlık ve gıda tedariki gibi alanlara destekler artırılmalı,

 

  1. Krizin durma trendi sürerse havaalanı pistinin hastaneye dönüştürülmesi,  gibi etki analizi yapılmadan devreye giren uygulamalardan vaz geçilmelidir.

 

  • Yaz aylarını kapsayan kısa vadede

 

  1.  Bütçe mutlaka revize edilmeli,

 

  1. Hayatın kademeli bir şekilde normalleştirilmesi sağlanmalı,

 

  1.  Tarım, lojistik ve turizm gibi mevsimsel önem taşıyan sektörlere ağırlık verilmelidir.

 

  1. Ayrıca tek tek sektörel hasar tesbiti ve rehabilitasyon planlamaları yapılmalıdır.

 

 

  • Bir yıllık orta vadede bir taraftan ekonominin stagflasyon ortamından çıkışı sağlanırken diğer taraftan kış aylarında salgının tekrar nüksetme senaryosu ile ilgili kapsamlı hazırlıklar yapılmalıdır.

 

  • Uzun vadeli çalışmalar bağlamında dünyadaki genel trendleri takip edecek çalışmalara ağırlık verilmeli, akademik kuruluşlar bu yönde teşvik edilmelidir…”

 

Biraz uzun bir özet oldu ama dinleyemeyenler açısından tarihe kayıt düşelim istedik. 27 Nisan’da yapılan ve sağlıktan çevreye pekçok hususun ele alındığı konuşmanın ekonomi alanına dönük bu geniş çerçevesi umarız hükümet tarafından uygulamaya konmak üzere dikkate alınır.

Yorumlar