Geçen yazımızda DEDAŞ ile ilgili CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a cevaplaması amacıyla Meclis’e sunduğu soru önergesi ve DEDAŞ’ın usulsüzlüklerine göz yummamak adına kurumdan istifa edip, iddialarını delilleriyle savcılığa sunan Ebubekir Özgür’ün basına da yansıyan beyanatlarına yer vermiş ve aslında meselenin eskilere dayanan bir arka plana sahip olduğundan bahsetmiştik.
Yazının sonunda da meselenin kayıp-kaçak sorununu çözme adı altında, güvenlik sorunu diye niteleyebileceğimiz bir hukuksuzluk ve yolsuzluk girdabına dönüştüğünden bahsedip, bu bataklığa bir an evvel el atılmasının gerekliliğinin altını çizmiştik.
Sorunun, yıllardır sahada ve yakından ilgilenen duyarlı insanların raporlamaları sayesinde 3 ana başlık altında toplandığını belirtmiştik:
- TEDAŞ’a ait eski borç sorunu.
- DEDAŞ, usulsüzlük, suistimal ve yanlış uygulamalar sorunu
- Yatırımlar ve geleceğe dönük olası sorunlar
Eski Borçlar Tarımın Geleceği ve Toplumsal Barış Adına Affedilmeli
Elektrik dağıtım hizmetlerinin devletçe yürütüldüğü dönemlerde, faturalandırma işlemlerinde aboneler bazında bir çok yanlışlık yapılmış. Örneğin aynı güçteki tarımsal işletmelerin faturalandırılmasında kimi aboneye 3000 TL, kimi aboneye ise 100.000 TL fatura borcu gelmiş. Bu durum çiftçinin belini bükmüş, borcunu ödeyemez hale getirmiş. Milyonun üstünde borçları birikmiş olan çiftçiler arazisini satsa da borcunu ödeyemez hale gelmiş. Konuyla ilgili daha 2013 yılında Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı ve Manisa Bölge Sulama Koperatifi Başkanı Halis Uysal, uyarıda bulunmuş ve sulama ücretleri borçlarının silinmesini istemişti:
“Bugün Tarımsal sulamaları çiftçinin gübre ve ilaçlama girdilerinden daha büyük rakamlara ulaşmış durumdadır. Eskiden maliyetlerde sulama ücreti göz önüne alınmıyordu. Ancak son yıllarda çiftçilerin yer altı sularına yönelmesi ile elektrik maliyetleri çiftçimizin belini bükmeye başladı. Avrupa ve ABD
ki çiftçilerin kullandığı enerjinin iki kat artan bir fiyatla Türk çiftçisinin sulama için enerji ücreti ödemesi dünya çiftçisi ile rekabeti de azaltıyor. TEDAŞ’a geçmişte toplam 672 milyon lira olan borçları takside bağlanmıştı. Ancak enerji ücretlerine sürekli zam gelmesi ile çiftçiler borçlarını ödeyemeyince bugün bu rakam faizlerle birlikte 2 milyar 700 milyon liraya çıktı. Yani rakam küçüleceğine büyüdü, çünkü çiftçi ödeyemiyor...”
Bir de bu meselenin Doğu ve G.Doğu illerine yansıyan boyutlarını düşünelim. Ülkenin genel sorunu olan bu meseleyle ilgili, geçtiğimiz aylara kadar üç defa yapılandırmaya gidilse de, çiftçilerin talebi, ödenme imkanı bulunmayan TEDAŞ’a ait eski borçların bir defaya mahsus silinmesi. Bölge halkı ve son yıllarda yaşadıkları artı zorluklar, külfetler açısından düşünüldüğünde bu kararın sadece tarıma değil, iç barışa da ciddi katkı sağlayacağı aşikardır. Belki de bu, devletin bölgeye yapacağı en büyük yatırım olur. Çünkü bölgenin en büyük sorunlarından biri elektrik meselesidir.
‘DEDAŞ, Hukuksuz Uygulamalarla Bölge Halkının Belini Büktü’ İddiaları
Bölgeyi, enerji ve tarım sorunlarını iyi bilenlerin raporlamaları, DEDAŞ ile ilgili bugünkü iddiaların arka planına da ışık tutmakta. İddialar oldukça vahim. Gündeme getirdiğimiz bu konuları yetkililerin dikkate alması elzem. Elbetteki bunların tümü iddia. Lakin, içinde detaylı bilgilerin de yer aldığı bu bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması önemli. Geçmişten bu yana tespit edildiği iddia edilen vahim uygulamalar ve suiistimallere ilişkin bölge insanının, çiftçilerin yaşadıklarını iddia ettikleri sorunları sorularla açmaya çalıştık. Yetkililerden hem bu sorulara/iddialara ilişkin araştırma-soruşturma hem de kamuoyunu aydınlatıcı cevaplar beklediğimizi ifade edelim:
- Kırsal ekiplerin minimuma indirildiği ve kırsala yönelik gece yarısı vardiyalarının kaldırıldığı doğru mudur?
- Elektrik kesintilerinin günlük 6-10 saate çıkarılıp, bazı bölgelerin bir hafta boyunca elektrik alamaması ve 2015 yılının Ramazan ayında 16 gün boyunca günde 16 saat elektriklerin kesildiği iddiaları araştırılmış mıdır? (Bazı tarihler siyaseten de manidar ve geçmişe dönük ciddiyetle soruşturulması gerekir.)
- Şirketin kök binalarındaki mukavemet ayarlarını minimuma indirerek enerji kesintilerini uzun zamana yaymanın yanı sıra, kök binalarında uzaktan kumanda sistemleri kurarak bu sistemle enerji kesintisine gidildiği doğru mudur?
- OG, AGŞ bazdaki arızaları “bizde malzeme yok” diyerek muhtarlardan ve halktan para toplatarak temin etmeleri; kırsal mahallelerde hizmet neredeyse sıfır olduğundan dolayı mahallelinin kendi imkanlarıyla trafo postaları kurduğu doğru mudur? Üstelik bu yatırımları kendileri yapmış gibi şirketin maddi olarak hanesine yazdığı; toplanan milyonlarca liralık paranın şirket adına faturalandırılması ve yatırım olarak gösterilmesi, böylelikle hiç masraf yapmadan, aynı parayı ikinci kez devletten tahsil ettikleri iddiaları araştırılmış mıdır? Böylesi şikayetlerle şirketin denetlenmesi söz konusu olmuş mudur? Olmuşsa, ne tür bir hukuki cezalandırma ve yaptırım boyutuna gidilmiştir? Mesela, kendi imkanlarıyla masraf yapan vatandaşın paraları geri ödenmiş midir?
- TEDAŞ’a ait borçlarla ilgilerinin olmadığını belirtmelerine rağmen, bu borçlardan ötürü elektrik kesintilerine gidildiği iddiaları araştırılmış mıdır?
- Vahim iddalardan biri; kesintilerde çiftçinin hassas dönemlerinin gözetilmiş olmasıdır. Örneğin; döllenme dönemi, gübre atım dönemi gibi ürünün suya en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde kesintiye giderek çiftçinin zararını maksimuma çıkarılması gibi. (Bu uygulamaların siyasi veçheleri de bulunabilir ki; devlet ile halkı karşı karşıya getirme riski olan bu uygulamaların doğru olup olmadığı, siyaseten mi yoksa tesadüfen mi gerçekleştiği sorgulanmış mıdır?)
- İddialar arasında yer alan “voltajı düşük, akımı yüksek tutup suyun çıkış miktarınının yarı yarıya indirilmesi” şikayetleri araştırılmış mıdır?
- İhaleyi alındığı tarihten itibaren aralıksız ve gerekmediği halde elektrik kesintisine gidildiği, fakat bu kesintiler kanun dışı uygulamalar olduğu için değişik adlar (Bakım-Onarım gibi) altında yapıldığı iddiaları denetlemeden geçmiş midir?
- Bakır ve kaliteli malzeme yerine genelde alüminyum malzeme kullanarak, yaptıkları hizmeti de kalitesizleştirdiklerine dair somut olarak saha araştırmasıyla da görülebilecek iddialar hakkında bilginiz var mı?
- Özellikle 2013-2014 yıllarında sayaç üzere okuma yapıp icra üzerinden tahsilata gittikleri; fakat ikinci defa da çiftçiye ÇKS üzerinden borç çıkarıldığı, yani aynı döneme mahsuben ikinci defa tahsilata gidildiği; itiraz eden çiftçileri daha önce hazırlanmış sahte KET tutanaklarıyla tehdit ettiklerine dair şikayetlere ilişkin bugüne dek ne tür bir yol izlenmiştir. (Nitekim bu durumda olup icralık olan çiftçi sayısının binlerin üstünde olduğu, mahkemelerin itiraza itiraz dosyalarıyla dolup taştığı iddia edilmektedir.)
- Yine 2013-2014 yıllarına ait hayali okumalar, sahte tutanaklarla adeta bölge çiftçisini hayattan bezdirdikleri; ÇKS kaydı olup kuyusu olmayan her çiftçiye kuyusu varmış gibi tutanak tutup hayali fatura çıkardıklarına ilişkin şikayetler hangi boyutlardadır?
- 2017 yılında sayaç üzeri tahsilatı başlattıkları; özellikle bu dönemde çiftçiye “size şifre vereceğiz sistem üzerinden kullandığınız enerjiyi sizlerde takip edebilirsiniz” deyip bilahare bu adilane olarak görülecek uygulamadan niçin vazgeçtikleri şirket yetkililerine sorulmuş mudur?
- Hiçbir çiftçiye açıklamalı fatura göndermedikleri; çiftçiye toparlama usulü sadece “harcadığın KW/SAAT bu kadardır” dedikleri ve tüketimin ederini TL olarak çiftçiye bildirmedikleri; sadece kuruma gidip borcunu soran çiftçi borcunun miktarını öğrenebildiği; hiçbir çiftçinin tarifesini, tarife ücretini, sayaçtaki toplam tüketimi, kurumun sayaç okuma tarihini bilmediği doğru mudur? Doğru ise bu durum hukuki midir? Hak ihlalleri ve suistimallere olabildiğince açık olan bu uygulamanın sonlandırılması talebiyle şirkete bir yaptırım uygulanmış mıdır?
- Tüketim bedelini tek tarifeden tahsilata gittikleri; avantajlı tarifelerden çiftçiyi faydalandırmadıkları, bölgede elektrik kesintilerine başlamadan önce hiçbir bölge çiftçisine yazılı ihtarda bulunmadıkları şeklindeki hukuksuzluklar hakkında bir araştırma yapılmış mıdır?
- Bölge çiftçisinin çoğuna uzaktan ve merkezden takip usulü ile ceza kesildiği; çiftçinin kuyusunu çalıştırmayıp mesela istirahat ettiği gün; sistem üzeri o gün tüketim olmadığı için sayacı durdurduğu kanısına varıp ceza kesildiği doğru mudur? Bu uygulama hukuki midir? (Üstelik bu rahatlıkla tespit edilebilir bir durumdur. Okuma cihazı koordinatı ile tarımsal tesisin bulunduğu koordinatlar karşılaştırılmak şartıyla her şey ortaya konabilir.)
- Kırsal mahallerde karşılaşılan münferit sorunlar bahane edilerek toplu cezalandırma yoluna gidildiğine dair şikayetlerle ilgili herhangibir adım atılmış mıdır?
- Yüksek fatura ve yüksek kaçak faturalarla devletten alamıyoruz diye iddia ettikleri % 65’lik devlet katkısını da çiftçiden tahsil yoluna gittikleri iddiaları araştırılmış mıdır?
- Kaçak tespite çıkan elemanlarına artı maaş ve ikramiye vererek adeta olur olmaza ceza yazmaları için teşvik ettikleri; kaçağa çıkacak elemanlarını sıkıntılı sorunlu şahsiyetlerden seçtikleri; kurum içinde bile kaçak ekiplerine şüpheli bakış açısı mevcut olduğu iddialarından haberdar mısınız? Bunlarla ilgili bir kurum içi soruşturma başlatılmış mıdır?
- Kaçak cezalarına % 100 tahsilat üzerinden gittikleri, yani devletten % 65, çiftçiden %35 + kaçaktan indirimsiz %100 tahsilata giderek aynı tahsilatı iki defa yapmış olmakla beraber, kaçakta son kontrol tarihi itibarı ile hesaplanması gerekirken toplam yıllık kurulu güç tüketimi kadar kaçak/TL yazdıkları vahim iddiaları bugüne dek soruşturulmuş mudur? Bu iddialara ilişkin herhangi bir hukuki süreç işletilmiş midir?
- Hiçbir çiftçiye borç bilgisi, fatura, tebliğ tebelluğ belgesi gönderilmediği gibi, uygulamaya dair ihtar ve yasal süre tanınmadığı iddialarının doğruluk düzeyi nedir?
- 2019 Yılında ise ÇKS kaydı için çiftçinin ve elektrik abonesinin aynı şahıs adına kayıtlı olması şartını getirerek bölge çiftçisini perişan ettikleri; özellikle kullandıkları araziler davalı olup ÇKS kaydı yaptıramayan çiftçilerin “% 65’lik devlet desteğinden faydalanamayacağı” iddiaları araştırılmış mıdır? (Zira bölge insanına göre bu, çiftçinin idam fermanıdır.)
- Çoğu çiftçinin tarımsal tesis kaydı ile ÇKS kaydı ayrı kişiler üzerine kayıtlı olduğu için; örnek, Baba-oğul vb durumlardaki çiftçilere ÇKS kaydı için belge verilmediği; bu durumdaki çiftçilerin ÇKS kayıtlarını kuru olarak göstermek zorunda kaldığı doğru mudur? (Zira çoğu çiftçinin bu durumdan bihaber oldukları ifade edilmektedir. Bu durumdaki çiftçiler, tarlasını kuru gösterdi diye bundan sonra % 65’lik elektrik desteğinden faydalanamayacağını bilmeyenlerin durumu ne olacaktır? (Amiyane tabirle kıyamet bundan sonra kopmaz mı? Devlet ile halkı da karşı karşıya getiren bu vahim tablo karşısında ne gibi önlemler alınması düşünülmektedir?)
- 2017 buğday desteğinin vatandaşın yarısı aldıktan sonra bloke edildiği, DGD gibi kanuni açıdan yasalarca dokunulmaz denen devlet desteğini TC kimlik nosu 0 ve 2 olanların aldığı, 6 ve 4 olanlarınkinin bloke edildiği, 8 olanların ise bir hafta arayla aldıkları doğru mudur? Araştırılmış mıdır? Eğer doğruysa bu eşitsiz, haksız uygulamanın ne türden sosyal yaralar açacağı üzerine de düşünülmüş müdür?
- 2018 yılı itibarı ile elektrik faturalarını ödeyen çiftçinin faturasını % 35 üzerinden, ödeyemeyen çiftçinin faturasını ise tam bir tefeci anlayışı ile % 45 üzerinden tahsilata gidildiği iddiası araştırılmış mıdır? Bu durumda olan insanların hakları teslim edilmiş midir? (Zira amme kanunlarında borçlar olduğu dönemin fiyatları ve devletin sağladığı süspansiyon/destek miktarı düşüldükten sonra fatura edilir. Ödenemeyen, geciken faturalar üzerine gecikme faizi uygulanarak tahsile kanuni yollarla gidilir.)
- Sesini basın üzerinden üst mercilere bildirmek isteyen halka karşı yerel medyayı aleyhte haber yapmamak şartıyla reklam antlaşmasına tabi tuttukları dair vahim iddialar araştırılmış mıdır?
Sıfır Yatırım İddiaları Doğru mu?
Yatırım bazında maalesef sıfır yatırımla belki de tarihte olmamış bir işi başardıkları; OG ve AGŞ’de daha bir çivi dahi çakılmadığı; ilçe merkezlerinde hatların cadde ortasında olduğu, kırsalda yeni ev yapan evlere hat çekilmediği; yani kırsalda elektrik telleri ve direkler çekilmediğinden elektriksiz hane sayısının çığ gibi büyüdüğü; tahsilata yönelik yatırımın dışında, geleceğe yönelik hiçbir yatırım yapılmadığı doğru mudur? (Zira doğru ise bu durum bölgeyi bekleyen en büyük sorunlardan birini oluşturmaktadır.)
TEDAŞ’tan kalan şebekelerin dışında bir tel dahi çekilmediği; çok değil bir iki yıl sonra aşırı yükten şebekeler çökme riski altında bulunduğu ve bölgenin tamamen elektriksiz kalabileceği şikayetleri yerinde araştırılmış mıdır? Bunların olmaması için gerekli OGŞ ve AGŞ yatırımlarına girişilip girişilmediği devlet tarafından kontrol edilmekte midir?
Bunların yanında -hiç de yabana atılmayacak cinsten- siyasi iddialar söz konusudur. BU konularda bölge halkının kafası karışıktır.
Halihazırdaki süreç iç güvenlik ve toplumsal barış açısından öylesine önem arz etmesine rağmen bölge halkı adeta provokatif eylemlere zorlandığını hissetmektedir. Halkın şüpheleri, devlet üzerinde toplumsal baskı oluşturarak, bu baskıyı ranta çevirmek olarak aktarılmaktadır.
Son olarak bölge çiftçisinin bütün bu tabloya rağmen devlet ricaline vermek istedikleri mesajları aktaralım. Mealen ve ortak akılla şöyle sesleniyorlar:
“Bizlerin amacı ticaret değildir. Sadece ekmek meselesidir. Birilerinin düşündüğü gibi çok para kazanmıyoruz. Hele en son dolar krizinden sonra. Gübre fiyatı çıkmış 3000 TL’ye, Mazot 6600 TL, elektrikteki zamlarla birlikte, gidişat bu yıl için çiftçinin ekin ekmemesi yönüne doğru gidiyor. Zaten durumumuz ortada. Birileri şunu iyi anlamalı artık; belki de toplumsal barış ve iç güvenlikten sonraki en büyük sorun elektrik sorunudur. Bu sorunun çözülmesi gerek iç barışa, gerek siyasete, gerekse bölge sorunlarına büyük katkılar sağlayacaktır. Bizler bölgemizde ne pozitif ayrımcılık, ne destek, ne de hibe istiyoruz. Bölgeye yapılabilecek en büyük hizmetlerin başlıcalarından biri de, hatta en önemlisi de elektriğe yönelik adil, vicdani, şeffaf, denetime tabi, ödenebilir, istikrarlı ve kalıcı bir çözümdür.”
Halkın ve çiftçinin talepleri çok net ve sarih. Lakin, anlaşılan o ki uzun bir süredir adeta bir Leviathan ile karşı karşıya. “Hiç kimse, her ne kadar haklı olursa olsun, bize karşı dava kazanamaz!” anlayışıyla hareket ettiği, devletten aldığı icazetle böyle bir güce sahip olduğu vehmini halk üzerinde yaygınlaştırmaya çalıştığı; yani kendisini hukuk devletinin üzerinde gördüğü iddiaları şüyuu vukuundan beter hale gelmiş. Bunun anlamı, önce tarımın çöküşü, ardından güvenlik problemlerinin baş göstermesidir. Yetkililerden sorduğumuz sorulara cevap, iddialara ilişkin somut açıklamalar bekliyoruz. Ve elbette aynı zamanda ivedi olarak hem hukuk, hem de denetim yoluyla harekete geçip ehliyet ve liyakat sahibi kadroların hem planlama aşamasında hem de sahada görev alıp bölgenin sorunlarına ilişkin yapısal, bütüncül, istikrarlı bir planın hayata geçirilmesini.
Yorumlar
Yorum Gönder