Ana içeriğe atla

Ekonomide hayaller ve gerçekler 19.12.2020


 


Gelecek Partisi ekonomik kurmaylarından Kerim Rota’nın bütçe ve ekonomik gidişat ile ilgili değerlendirmelerinin yer aldığı videoyu izlediniz mi bilmiyorum. Önümüzdeki tablonun tüm gerçekliğini çıplak biçimde ortaya koydu. Tabloya rakamlarla baktığımızda durum vahim ötesi. Bu tabloyu özellikle son 4-5 yıllık icraatlara borçlu olduğumuz herkesin malumu. En temelde baş sorumlu, yaratılan kişiye özel sistem. Bu sistemin iktisadi günahlarını sırtlanıp ülkeye bir güzergah çizeceğini zanneden eski Hazine ve Maliye Bakanı artık yok. Ama bıraktığı enkaz, devralanlar için de telafisi güç bir manzara ortaya koyuyor. Bu manzarayı sadece ekonomik doğru kararlarla değil, sistemsel ve zihniyetsel bir dönüşümle aşabileceğimizi söylemek için ise ekonomi-politik okumaya gerek yok!

 

Hatırlanacak olursa YEP diye adlandırılan yeni ekonomik model bize bazı rakamlarla seslenmişti. O rakamlar hedef olarak belirlenmişti. Lakin daha üzerinden birkaç hafta geçmeden bazılarıyla ilgili hedeflerin ütopik olduğu ortaya çıkmıştı. Rota’nın deyimiyle orada çizilen tablo adeta “çöp olmuştu”.

 

Eski bakanın yüzde 10,5 olacağını açıkladığı enflasyon oranı daha üzerinden iki ay geçmeden yıl sonu enflasyonunun yüzde 14 mü yoksa 15 mi olacağı konuşuluyor.

 

Kerim Rota’nın “Alis Harikalar Diyarı” masalı olarak nitelediği bütçenin kur tahmini 7.67. 2021 yılında %8 enflasyon olacak. Türk Lirası değer kaybetmeyecek. Üstüne 5.8 büyüme olacak. Cari açık milli gelirin yüzde 2’sinin altında olacak!!

 

Rota, bu noktada sadece masalın anlatıcılarının değiştiğini, masala bir de “reform” boyutunun eklendiğini vurgulamakta ki, bu da yeni sürece dönük beklentiler açısından fazla umutlu olunmaması gerektiğini işaret etmekte.

 

Bu noktada başkanlık sisteminin Meclis’in bütçe hakkını da bypass ettiğine değinen Rota, gelirlerin 1.1 trilyon, giderlerin ise 1.35 trilyon olduğundan bahisle arada 245 milyar bütçe açığı olduğunu vurguladı.

 

245 milyar bütçe açığının ne anlama geldiğini anlayabilmek için sadece 5 yıl öncesine bakıp nereden nereye geldiğimizi anlamak mümkün.

 

2016'da bütçe açığı 40 milyar TL'yi geçmemişti. 5 yılda tam 6 kat arttı! Rota, bu sene daha da büyüyen cari açık da dikkate alındığında artık bu gidişatın 90'lı yılların kronik çifte açık dönemiyle özdeşleştiğinin altını çizmekte.

 

Yüksek Enflasyon,

 

Yüksek Faiz,

 

Değersiz Türk Lirası,

 

Yüksek Kamu Borçluluğu.

 

Bu sene bütçe açığı hedefi 9 ayda geçildi. Bunda salgın etkisini bahane etmenin anlamı yok zira tüm talep ve ısrarlara rağmen zaten bütçe hiç revize edilmemişti. Daha mart ayında Gelecek Partisi “Korona tahvili” çıkartılması, şeffaf olunması, esnafa kira desteği verilmesinde ısrarcı olurken, iktidar Çin’den boşalacak üretim üssünün Türkiye olacağı, nasılsa ülkeye turist akını olacağına ilişkin hayali hesaplarla kamuoyunu oyalamak bir yana, Merkez Bankası rezervlerini satmakla, hatta bugün artık (eksi) -50 milyar doları aşan bir seviyeye taşıyan kötü yönetişim modeline imza atmakla meşguldüler

 

Rota’nın da konuşmasında altını çizdiği ve bütçenin en önemli kalemlerini oluşturan Kamu-Özel Ortaklığı Projeleri(KÖİ)ne ödenecek rakamlarla ilgili yaptığı karşılaştırma tablonun başka bir vahim boyutunu ortaya koymaktaydı. Projeler için;

 

Karayolları tarafından ödenecek rakam 14 milyar TL

 

Şehir Hastaneleri için ödenecek rakam ise 16 milyar TL.

 

Toplamda 30 milyar TL.

 

Peki çiftçileri ilgilendiren tarım desteklerine ayrılan rakam nedir? Sadece 22 milyar TL.

 

Salgından kaynaklı mücbir sebebe dayalı olarak firmalarla oturup bir revizyon, yeniden düzenleme yapılması uyarılarına rağmen, bunlarla ilgili hiçbir adım atılmaz, ödemeler dolar üzerinden yapılmaya devam edilirken, diğer yandan bazı dost firmalara vergi indirimi vs. kılıfına uydurulmuş aflar getirilmesi, ötelemeler yapılması da cabası.

 

Üstelik devlet her geçen gün kendine ayırdığı payı artırırken, çiftçiye, işçiye, dezavantajlı kesimlerin payını azaltmaktaydı. Bunun en önemli sebeplerinden biri de aslında -sözde- ideolojik sebeplerle kendisini faizle ve faiz lobileriyle en fazla mücadele eden bir iktidar olarak lanse etmesine rağmen, o “faiz lobisi”ni en fazla sevindiren, rasyonaliteden uzak ve hala terennüm edilmeye devam edilen tuhaf “faiz-enflasyon-kur” denklemine bağlı kötü yönetişimin ortaya çıkardığı bedeldi.

 

Özetleyelim; 

 

2020 yılında faiz dışı harcamaların milli hasılaya oranının % 22.2 olması bekleniyor.

 

2019 yılında bu rakam % 20.8 idi.

 

2020 yılında faiz dışı bütçe ödeneği 957 milyar TL idi ama gerçekleşmede bunun üzerine 118 milyar daha konacak.

 

Yine Rota’ya müracaat edersek, ona göre bu tabloyla ilgili olarak pandemi bahanesine kimse sarılmamalıdır. Zira bugüne kadar tüm kısa çalışma ödeneği ve nakdi ücret desteği işsizlik sigorta fonundan karşılandı!

 

Harcamaların kontrolsüzce artması,

 

Borçlanmanın vadesinin kısalması ve

 

Borçlanmanın dövize dönüşmesi

 

Türkiye'nin mali alanını giderek daraltmakta.

 

En vahim olan da bütçenin faiz harcamaları

 

İşte faizle mücadelesini hayat görüşünün merkezine koyduğunu iddia eden bir iktidarın, irrasyonel ekonomi yönetimi, ekonomistlerce “hırsızlık” olarak nitelenen enflasyon canavarına bir de bu faiz ödemelerindeki fahiş artışlar eklenmiştir.

 

2017 yılına kadar Hazinenin ödediği yıllık faiz 40-50 milyar arasında değişirken,

 

2018'de 74 milyar

 

2019'da 100 milyar

 

2020'den 140 milyar TL faiz harcaması yapıldı

 

2021'de 180 milyar bekleniyor.

 

2017’de toplanan her 10 liranın 1 lirası faize giderken, bu yıl 2 lirası gidecek.

 

İşte faiz ve kur ile mücadelenin(!) faturası, halkın cebinden çıkan bu bedel. Eğer varsa bir faiz lobisi, en mutlu oldukları dönem bu olsa gerek.

 

Rota’nın yaptığı manidar hesaba göre, sadece 2020 yılında mali disiplinsizlik ve kötü ekonomi yönetimi yüzünden ödenecek ek faiz yükü 80 milyar TL. Bu parayla salgın sürecinde her aileye 4000 TL ek yardım yapma imkanı bulabilirdik.

 

2016 yılında vergi gelirleri milli hasılanın %17.6’sı iken 2019 yılında %15.6’ya geriledi.

 

Daha salgın ortada yokken sürekli aflar ile vergide yaratılan adaletsizlikler öngörülebilirliği düşürmüş, ödeme niyeti olanların da ertelemelerine sebebiyet vermiştir.

 

2019’da Merkez Bankası'nda yedek akçe ve temettü olarak 78.3 milyar TL,

2020'de ise 44.5 milyar TL nakit katkısı sağlanmıştı. 2019 yılında Bedelli Askerlik ve İmar Affından 19.5 milyar lira daha katkı gelmişti. Bunlar bütçeyi kamufle amaçlı olarak kullanıldı ama böyle bir model ile ilerlemek mümkün değildir.

 

Evet bütçenin genel hali bu. Rota’nın kelimeleriyle söylersek;

 

Halk bütçesi değildir.

 

Gerçekçi değildir.

 

Şeffaf değildir.

 

Hesap verilebilir değildir.

 

Rota, sözlerini Gelecek Partisi’nin daha önce 15 Haziran’da da hükümete yaptığı şu çağrıyla sonlandırdı:

 

Ayakları yere basan, gerçekçi, esnafı çiftçiyi, dezavantajlı kesimleri kollayan yeni bir bütçe revizyonu yapılması gerekir.

 

Asgari ücretten kesilen tüm vergi ve sosyal güvenlik desteğini devlet karşılamalı, bütçe açığını artırmadan bunu sağlayabilecek tasarrufu ise devlet kendi harcamalarından yapacağını ilan etmelidir.

 

Bu revizyonda en başta, iktidarın acı ilacı içeceği tasarruflara yer verilmeli, yandaş müteahhitlere yapılacak ödemeler azaltılmalı, oluşacak yeni kaynakların dağıtımı şeffaf ve hesap verilebilir şekilde ilan edilmelidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEHMET ŞİMŞEK İLE HASBİHAL

  Sayın Şimşek sözlerimiz size, tekil olarak şahsınıza. Geleceğinizi duyduğumuzda tüm ümit kırıklıklarımıza, tüm birikmiş öfkelerimize rağmen nasıl da umutlanmıştık. İşinin ehli, rasyonel politikalara yol verecek, gelirken kimbilir ne pazarlıklar etmiş, birilerine rağmen göğsünü entrikalara siper etmiş, mevcut sistemin tüm olumsuzluklarının sürdüğünü bildiğimiz halde, doğru bildiklerinden asla taviz vermeyecek idolümüz olmaya adaydınız! Yalnızca biraz zamana ihtiyacınız vardı ki ondan da bizde bolca vardı. Son yedi yılı yara berelerle atlatmış gaziler olarak, ümitlerimizin kırıntılarını tane tane toplayıp soframıza koyacağınızı dört gözle beklemekteydik! Bizi seraptan uyandıran şey Meclis konuşmanız oldu. Tüm “acabalar”a rağmen artırmaya çalıştığımız umutların bir kez daha törpülenmesine sebebiyet verdi. Onca yaşadığımız kabustan sonra zihinlerde “Rasyonel politikalar gütmeye çalışan bir teknokrat” olarak kalmanız iyi olurdu. Selefleriniz kötü yönetime beceriksiz siyasetlerini ...

Aliya! - Acilen anlaşılmayı bekleyen tecrübe ve bilgelik 19.10.2020

Onun, yarım asırdan fazlası bir yana, özellikle otuz yıl önce yaşadığı tecrübelerin ona kattıklarından damıtılmış sözleri, uyarıları, teklifleri hala anlaşılmayı bekliyor. Hangi siyasal süreci yaşarsanız yaşayın, bir evresinde karşınıza o çıkıp size çağdaş dünyada nasıl, hangi ölçütlerle düşünmeniz ve davranmanız gerektiğini hatırlatıyor. Savaş ya da barış şartları farketmiyor. Coğrafyalar anlamsızlaşıyor. İyi ve güzel olan herşeyin adını İslam koyuşu mesajını da evrenselleştiriyor. İki kaynağa dayanıyor: Biri vahiy ve kültürü, diğer insanlık tecrübesi. Tümünü tevhid akidesinin çağdaş yorumlarında mezcederek Müslümanlara ve insanlığa sunuyor. Ontoloji, epistemoloji, ahlak, siyaset, hukuk, felsefe; tümü birden onun yaşam alanından süzülerek gelen erdemlerin işe yarar, dişe dokunur şekilde harmanlandığı bir gerçeklik alanı olarak neşvünema buluyor. Boşa konuşmadığını, “felsefe” yapmadığını, “reel siyaset”in nefsine hoş gelene taviz vermediğini hayatı ispat ediyor. Yaşamadığını önermediği...

İktidarın Son Hamlesi ve Muhalefet 20.11.2020

Normalde bir ülkede beklenen, -bu gerçek bir seferberlik ise eğer- siyaseti ve medyasıyla öncelikle iktidarın bunu yukarıdan aşağıya bir strateji içerisinde gerçekleştirmesiydi. Böyle olmadığı, olamayacağı açık. O halde muhalefetin burada ciddi bir rol üstlenmesi gerekiyor. 20 KASIM 2020 Devamı: https://www.perspektif.online/iktidarin-son-hamlesi-ve-muhalefet/